30 Haziran 2009 Salı

ağlamak ile alakalı bir muazzam hadisi şerif(sav)

Ağlamanın da çeşitleri var. Gerçekten ağlamak var, yalancıktan ağlamak var. “Yalancıktan ağlama da olur muymuş?” demeyin, olur! Seyredenler söyledi: Geçenlerde bir televizyon programında, programın sunucusu bir bayan artiste sormuş: “Siz filmlerde ağlama sahnesinde gerçekten ağlıyormuş gibi yapıyorsunuz ve gözyaşı döküyorsunuz. Bu nasıl olur? Siz istediğiniz zaman ağlayabilir misiniz?” Bu soru üzerine karşısındaki bayan hiç duraklamaksızın âniden ağlamaya başlamış, gözyaşı dökmüş. Hemen ardından kahkahayı patlatmış. “Gördünüz mü?” demiş.
Görüldüğü üzere ağlamak da bir “sanattır” bir hüner ister. Bunun eğitimini alanlar bile vardır. Ta ki muhataplarını etkilesinler diye.
Bir kimse kendi başına ağlıyorsa, oturup ağlasın. Onun kimseye zararı yoktur. Ama kitleler önünde ağlıyorsa, işte o vakit durup düşünmek lazım: “Acaba bu adam (veya bayan) niçin ağlıyor?” diye...
“Varsın ağlasın, bize ne zararı var”, demeyin. Size de herkese de zararı olabilir. Nasıl mı? Adam ağlar, sızlar peşinden bir atraksiyonla paranızı alıp götürür. Adam ağlar, sızlar, peşinden cerbezeli birkaç sözle imanınızı alıp götürür. Paranızın gitmesi neyse de, imanınız giderse işte o vakit yanmışsınız demektir.
Demek ki neymiş: Ağlamak çok mühimmiş. Sakın, “varsın ağlasın, bana ne!” diye vurdumduymazlık etmeyin.
Geçenlerde “Muhtar’ul Ehâdis”te okuduğum hadis üzerine ürperdim. Bakınız Efendimiz (asm) “yalancıktan ağlamak” üzerine ne buyuruyor.
“Bir kulun kötülük ve mâsiyeti [günahları] son haddini bulduğu zaman o kul, gözlerine hâkim olur; istediği zaman yaş dökerek ağlar.” (İbni Adiyy: Akabe İbni Amir; Muhtaru’l Ehâdis, s. 11, 80 No’lu hadis.)
Peki gerçek ağlamayla, yalancıktan ağlamayı nasıl ayırd edeceğiz? Bu hususta size bir ipucu vereyim. Bir kimse gerçekten ağlıyorsa, konuşamaz, tıkanır kalır. Şayet yalancıktan ağlıyorsa, hem ağlar, hem konuşmasına devam eder.
Bu ölçüye göre artık kim gerçekten ağlıyor, kim yalancıktan ağlıyor, rahatlıkla ayırt edebilirsiniz.
Ağlayan çocukları görmüşsünüzdür, gerçekten ağlıyorlarsa tıkanırlar, konuşamazlar. Hıçkıra hıçkıra ağlarlar, birkaç kelimeyi sürekli tekrar ederler ama gerisini getiremezler. İşte o gerçekten ağlıyor demektir. Bir de “artistlik yapan” çocuklar vardır. Sözde ağlarlar ama bülbül gibi de konuşurlar. İşte o zaman anlayın ki, onu ağlaması sahtedir. Ya annesinden, ya babasından bir taviz kopartmaya çalışmaktadır.Mekke ve Medine’de o mübarek Mescidlerin imamlarında çokça rastladım. Bilhassa azabı bildiren âyet-i kerimeleri okudukları zaman ağlamakta idiler. Öyle ki tıkanıp kalıyor, bir kelime daha okuyamıyorlardı. Bir defasında Ramazan-ı Şerifin son gününde Mescid-i Nebevi’de idik. Teheccüd namazından sonra vitir namazını kıldık. Bilenler bilir son rekattaki duâ kısmında bazan yarım saat duâ edilir. İşte o sırada dünyanın dört bir tarafında zulme uğrayan Müslümanları sayan İmam efendi, mazlumların kurtuluşu için duâ etti ve o arada hislenerek ağladı. Mübalağasız, belki üç-beş dakika konuşamadı, Mescidin içerisindeki on binlerce Mü’min de hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İşte bu ağlama “gerçek” ağlama idi.
burhan bozgeyik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder